Yalçın'ın Maceraları

13 Ekim 2010 Çarşamba

dipkarpaz'da eşekler, ortaköy'de güvercinler


Merhaba gençlik. Yirmi altıncı ayı da devirdik. Kıbrıs'ta geri sayıma başladığımız şu zorlu günlerde, Maraş harabelerinden sesleniyoruz size öncelikle. Tam teçhizatlı kameraman Cevat Kelle ile birlikte Mağusa sahillerinde yürürken fark ettiğimiz bu hayalet kenti, arka planda izleyerek yeni maceralarımıza katılabilirsiniz siz de:


Kıbrıs'ta harabelerin ve hayalet kentlerin yanı sıra en çok dikkat çeken şeylerden biri de eşekler. "Karpaz eşeği" tabir edilmekteler. İşte Dipkarpaz'daki eşek koruma alanına giderken tespit ettiğimiz iki arkadaş:


Bu da aynı bölgeden, ünlü "altın kum" plajı. Mayo şirketleri fotoğraf çekimi yapmaya buraya gelirlermiş. Beni de çekebilirler ne olur ne olmaz diye mayosuz dolaştım ve paparazzi kameralarına ve devasa dalgalara yakalanmamak için koşturdum genelde:


Gezip dolaşmaktan, yüzüp koşmaktan bitap duruma düştüğümüzde devrilip uyuduk elbette. Kendi yatağımda da sık sık uyumakla birlikte annemin yanında sarmaş dolaş uyumayı da ihmal etmedim hiç:


Yaz aylarının bir diğer güzelliği de yenilen dondurmalardı. Onda da sona geldik bugünlerde:


Ve tüm bu "son deneyimler"le birlikte İstanbul yolculuğu gözüktü bize. Mart'ta tümüyle dönüş yapmadan önce, geçen ay bir uğrayıp yokladık. Öncelikle kuzenim Serdar'a uğrayıp kentin son durumunu sordum. "İyidir, yaşanabilir" dedi. Ben de öptüm kendisini:


Ardından bizzat kendi gözlerimle görmek için küçük bir şehir turu attım. Vapura binip portakal suyu içtiğimi inkâr edecek değilim:


Ortaköy meydanında güvercinlere ekmek kırıntıları atmak da şehri tanımama yardımcı oldu. Kuşlar aç burada. Kızlar da yemlerinizi ele geçirmeye çalışıp sarkıntılık yapıyor sürekli (Kıbrıs'ta böyle şeyler olmaz) :


Beri yandan, Sultanahmet köftesinin - Sultanahmet'te orjinal yerinde yendiğinde, ayran ve piyazla birlikte - bir hayli lezzetli olduğu aşikâr. Tümüyle yerleştikten sonra sık sık denetleyeceğim burayı:


Galata Köprüsü'nde ise bir numara yok. Tamam, arkadan geçen gemiler, İstanbul silüeti falan fena değil de, trafik çok sıkışık, gürültü falan filan, etrafa umutsuzca bakıyor insan:


Neyse daha fazla uzatmayalım, yakında gelip uzun uzun tetkik edeceğiz işte. Gezip dolaştıktan sonra kurtlarımızı dökmeyi de ihmal etmedik. Dedem ve emmimle Zabaha kadar dens edip eğlenirken, onlara yeni figürler öğretmeye gayret ettim. Kuzenim Serdar, arkamızda oturup kuzusuyla oynamayı tercih etse de , yakında ona da break, salsa ve headbang karışımı figürlerimi öğretmeye kararlıyım:


Bu defa çok fazla resim paylaşıp lafı uzattım. Hadi artık uzayayım. Siz de uzayın bakalım. Bizim gibi harabat ehli olmayın.