Yalçın'ın Maceraları

20 Mayıs 2009 Çarşamba

301 gün oldu, senin süren doldu, yeter artık kameraman, artık istifa, artık istifa...


değerli arkadaşlarım, kardeşlerim, yurttaşlar; siz de yakından görüyor, takip ediyorsunuzdur, günlerdir (yaklaşık 301 gündür) beni uğraştırıp duran bir kameraman dolaşıyor ortalıkta. bu ay yine peşimden koşturup kimi fotoğraflarımı yakalamaya çalıştı. suratına bir tane oturtacaktım ama bu defa da kaçtı. dilerseniz, önce "o önemli an"ın fotoğrafıyla başlayalım son dönem maceralarımızı takip etmeye:


neyse, kameraman bir yana, havalar iyice ısındı burada, bahçede bol bol dolaştık haliyle. havuza sokmadılar henüz. üşüyeceğimden mi çekiniyorlar, işeyeceğimden mi, tam bilemiyorum. yalnız şapkamı niye çalıp kendileri takıyorlar sürekli, onu hiç anlayabilmiş değilim:


 şapkayı kaptırmadan ortalıkta dolaştığımız, gülleri teftişe çıktığımız da oluyor annemle. her gün bir çiçek koparıp mıncıklıyorum güzelce. ağzıma götürmem ise  yasak, bunun da nedenini anlayabilmiş değilim. siz gül reçeli yerken ben hiç müdahale ediyor muyum?


sokaklarda geçen zorlu günlerin, saatlerin sonrasında, annemlerin yatağında da takıldık arada. aynalar, farklı açılar, enteresan mimikler falan derken, kameraman sanatsal bir çalışma yürütmeye çalışmış burada:


uykuya geçtiğimizde ise klasik pozumuzu verdik her zaman. bir de bunların yan yatmış ve yüz üstü versiyonları var, ama kollar hep yukarıda. beşiktaşımızın şampiyonluğunu kutluyoruz, uykuda olsak da:


uyuyup uyandığımızda yollara koyuluyoruz; ya karaoğlan'a, ya karpaz'a ya da mağusa'ya, yallah plaja. dedemle babaannem de burada, çimiyoruz hep birlikte suda ve kumda. bana ikincisini yaptırıyorlar daha çok, oysa kendileri zırt pırt suda: 


ben de kameramana kıçımı dönüp emekleye emekleye gidiyorum sonunda, hadi eyvallah: