Saçlar, kakalar, sözcükler ve gündemden diğer sıcak gelişmeler
Merhaba gençlik, biliyorsunuz, 400 günü devirdik. 10 kere kırkımız çıktı yani. Herhalde bunun şerefine kestiriverdiler başımın üstündeki kıl denen şeyleri. Ne güzel hippi olacaktım halbuki. Ancak ayakkabı almaya gittiğimizde kız ayakkabılarını göstermeleri sonucunda, taşıverdi bardak, işte bu son damlayla. Bu ay kameramanla birlikte seçtiğimiz ilk resim, tıraş öncesi, son halim, tabii kumsalda dinlenmekteyim:
Çok tıraş yapmayalım, bu da berberin zalim makine darbereleri sonrasındaki halim, gördüğünüz gibi bütünüyle değiştim, bir rivayete göre adam oluverdim:
Tabii o güzel, alımlı, gürbüz ve lüle lüle saçlarımı kestirince, utançtan yerin dibine geçtiler. Yüzlerini bile gösteremez hale geldiler. Kameraman zaten hep kameranın arkasına saklanıyor, annem de ne yapsın, ellerini yüzüne siper ediyor:
Neyse, daha fazla uzatmayalım, ayın diğer önemli gelişmelerine bakalım. Kameraman, belini tamir ettirmeye İstanbul'a gidip geldikten sonra, yanında bir de lazımlık getirdi, çok lazımmış gibi. İlk günden denedim, müzikli filan, hoşuma gitti, afedersiniz, hem zıçtım, hem dans ettim. Freud amcaya göre henüz daha erkenmiş, kakamla vedalaşmam gerekirmiş, yok haz maz alırmışım bok püsür. Hepsi hikaye, otur lazımlığa yap işini güzelce:
Yürüme konusunda ise sürükleme yöntemini geliştirdim. Bağımsız da yürüyorum bazen ama kameraman, anne ikilisinden birini sürüklüyorum genelde. "Hadi, atta atta" diye. Haaa, epey bir sözcük de yumurtluyorum. İsterseniz vereyim bir liste: anne, baba, meme, mama, mâmû (maymun), önnü (önlük), ayde (aydede), nâne (tüm otlar ve çiçekler için), anneanne, dede, dâ (taş), dû (su), gogo (tüm tekerlekli şeyler için), ayba (araba), abi, goga (toka), gaga (karga), kaka, bî (bir), açin (yalçın), attâ (gezinti), atti (yere atacağım bu elimdeki şeyi), abba (ayakkabı), çıfçuf (tren), hadi, nööö (inek), vafvaf (köpek)... Cümle içinde kullanacak olursak; nâne toplamak için abbamı giyip attaya gittiğimde anneyi sürüklüyorum işte böyle:
İşte özel durumlarımız böyle. Genelde neler oluyor, o sıcak adada ne gibi sıcak gelişmeler yaşanıyor derseniz, Kıbrıs sorununun çözümünde önemli bir adım atıldı geçende. Olacak şey değil ama, bizim Pamuk, tuttu bizim İgu'yu yedi. Gerçi İgu, Buka'ymış aslında. Aylardır İguana diye seviyorduk, Bukalemun çıktı kerata. Sorun çözüldü yani. İşte bu da onun resmi (Hoşçakalın, görüşürüz hadi) :