365 gün oldu, kameraman uyudu
Merhaba gençlik, uzun zamandır görüşememiştik. Suç bütünüyle bizim kameramanda. Çok anlarmış gibi, etkileşimli haber portalı işlerine daldı, bizim blog'u boşladı. Ne demişler, beslesin seni karga, bir de oysun gözünü, oh ne alâ. Neyse 23 Temmuz yaşgünümdü, onun şerefine teşrif etti paşa. Çektiği fotoğraf işte aşağıda. Anneannem, dedem, annem, ben ve balonlarım. Kameraman kamerasının başında, pastam ise girememiş kadraja:
Geçtiğimiz günlerin en önemli kaybı, ozan dedem oldu ne yazık ki. İstanbul'a gittiydik, kameramanla/babamla son kez buluşabildiler neyse ki. Ben de tanıştıydım zamanında, gözlüklerini tarttıydım, "bakılanı görünür kılma" dersi aldıydım, bu da onun resmi (Hoşçakal ve hoşgeldin Kemal ağabey):
Yine, yakın geçmişe dönecek olursak, 300. günümden 365'e neler değişti derseniz, kumda oynarken, denize girerken daha iştahlıyım her şeyden önce. Aslında her konuda iştahlıyım. Etinden balığına, karpuzundan kirazına, en çok da ekmeği gülüm ekmeği, accayip yiyorum. Ayı yiyip parmağımı kameramanın gözüne bile sokuyorum:
Gezmemiz, dolaşmamız da eksik kalmıyor. Kameramanın beli sakatlanmasa dünya turu yapacağız. Şimdilik adada turluyoruz. Çarşı pazar, manastır harabe, ada kazan biz kepçe. Manastırın oraya çıkıp manzarayı kolaçan ettiğimizde, kameramanla külahları değiştiğimiz de oluyor:
Annemle ise hiç külahları değişmedik, hep uslu uslu oynadık. Kameraman da, arada bizi görüntülemeye kalktı. Kıskanç herif, anneme yapışıp durmamı da kıskanıyor. Seviyorum işte, var mı diyeceğin?
Bu defa da finali, uykuyla yapalım. Ayaklarında sallayıp "gidin havhavlar" diyerek uyutup duruyorlar beni. Oysa ben uyanık kalıp "elin nerede, ayağını göster, hanimiş benim oğlumun burnu, kulağın nerde Yalçın, hadi kalbini göster" gibi salakça sorulara yanıt vermekten, otomobilleri seyredip "gogogogo" diye bağırmaktan daha çok hoşlanıyorum. Yine de uyutup duruyorlar. Ben de kızıp dikine yatacağıma, enine yatıyorum; hadi görüşürüz, hepinize iyi seyirler ve de uykular: